Arapçanın Kuranı Dili Olması / 2019 Şubat
Çağlayan Dergisi - Un pódcast de Çağlayan Dergisi

Categorías:
İlâhî Kelâma son beşerî dil olarak seçilen Arapçanınilk filolojik hare ketlerini, Kur’ân’ın doğru okunupöğretilmesine gösterilen titizlik başlatmış veonu şu üç açıdan müspet mânâda etkilemiştir:1- Kur’an en başta Arapçanın yazıya geçirilmesinisağlamış, tek lehçe etrafında toplayarakbirliğini kurup perçinlemiş, resmî dil halinegetirmiş, fesahat ve belagat konusunda onaörnek, kaynak ve delil kabul edilmiştir. Apaçık(mübîn) dili sâyesinde müşterek ve fasih biredebiyat dili, değişip bozulmadan varlığını sürdürmektedir.2- Kur’ân birçok Arapça kelimeyi mânâ bakımındangeliştirmiş, ayrıca kelime dağarcığınaçok sayıda yeni kelimeler kazandırmıştır.3- Arapça, Kur’ân sayesinde onun götürülebildiğiher yere yayılıp yerleşmiş ve bunu hâlâsürdürmektedir. Öyleyse Kur’ân-ı Kerîm Arapçanınvarlık sebebi ve kıyamete kadar sapasağlambir şekilde hayatını sürdürmesini garantiedecek yegâne desteğidir.10İnen ayetleri taşıyan dil, artık ‘Kur’ân dili’olmuştur. Bu dil, onu kullanan açısından erişilmezbir özellik kazanmıştır.11 Çünkü bu dilibütün incelik ve sırlarıyla yerinde kullananher şeyin yaratıcısı ve her şeyi bilen Allah’tır.Kur’ân’ın, i’caz ve belagati yönüyle, nazil olduğugünden bu yana, muarızlarını bir benzeriniyapmaya çağırması12 ve arkasından bunu imkânsızolduğunu vurgulaması’13 hususunu buçerçevede değerlendirmek gerekir.Dilin kullanıcısının yüce Yaratıcı olması sebebiyledirki Kur’ân, getirdiği esaslarla, sıradanherhangi bir bedevinin anlayışını gözetirken,edebiyat ve şiirde dahi sayılan ve ufku olabildiğincegeniş bir edip, bir şairi de ihmal etmemiştir.Ve yine bu sebepledir ki bir kelamcı, hukukçu,dilbilimci veya idareci, müracaat ettiğinde,kendi sahasına ait incelikleri rahatlıkla onda bulabilmiştir.Hâlbuki kelam, hukuk veya edebiyatdili, birbirinden farklıdır. Kur’ân bunların tümüneaynı anda, inceliklerine varıncaya kadar, hemde kaide ve prensiplerine halel getirmeden dikkatgöstermiştir. Gerek kelam ve hukuk, gerekseedebiyat ve tarih ekolleri ve bunların müdakkiktemsilcileri, Kur’ân’ı birer kaynak kabul edip pekçok eser meydana getirmişlerdir.14Arapça, tarihî süreç içinde, Allah’ın hususî lütfunamazhar olarak, evrensel vahyin (Kur’ân’ın)dili olmaya layık bir kıvam elde etmiştir.“Melikin atiyyelerini ancak matiyyeleri taşır”sözünün ifade ettiği gerçek, bu dil için dedüşünülebilir. Zira nüzul öncesi gelmiş olduğuseviye itibariyle Arapça, kelimelerinin muhtelifanlamları ihtiva edecek kabiliyeti, az sözle çokmânâyı ifade edebilecek şekilde veciz üslubu,mecaz ve hakikati, delâlet ve mazmunu, sarihve işarî mânâları yansıtabilecek şekilde incelikleribarındıran eşsiz yapısı gibi hususiyetleriyleİlahi mesajları taşımaya (matiyye olmaya) açıkbir derinliğe ulaşmıştır.Araplar gibi Arapça da gerçek değerini,yüksekler yükseğinden insanlığın ufkuna inenyüce Kur’ân’la kazanmıştır.