Hale İle Hallenenler (4) / 2019 Şubat

Çağlayan Dergisi - Un pódcast de Çağlayan Dergisi

Ey o yüce hâleye müteveccih dırahşan çehre!Sen her zaman aynı şeyleri diledin ve aynışeylerle sürekli içten içe inledin. Sesin/sesinizgelip tâ bu çağlara da ulaştı. O nağmeleri duymayateşne gönüller, sızlanışlarınızı paylaşmasadedinde aynı şeyleri dillendirdi ve vicdanlarınındiliyle, elleri aynı kapının tokmağında,“Kerem kıl, kesme Sultanım keremin bînevâlerdenKeremkâne yakışır mı kerem kesmek gedâlerden!..”(M. Lütfi Efendi)deyip iç döktüler. Aslında O, hiçbir zaman“kerem!” diyerek kapısına yönelenleri yüz üstübırakmamış ve asla onlara hicran yaşatmamıştır.Hazreti İmam konuyla alakalı niyazını dahada derinleştirerek inler ve “Ey Rabb-i Rahîm’im!Enîsim ol! Ruhumdaki Sensizlik vahşetini gider..sürçmelerimi ve düşe-kalka yürümelerimibağışla! Hatalarımı Settâr ism-i şerifinle setreyle!Bendeni sıyanet seraları içine alarak teminat-ı hâssanla emin kıl!” der; teveccüh, inayet,riâyet, kilâet beklentileri içine girerek, tutunuro kopmayan “urvetü’l-vüskâ”ya ve yürür tevekkül,teslim ve tefviz kanatlarıyla “lâ mekânî”liğedoğru.Doymaz nâmütenâhî istikametindeki şahlanışındaher vesileyi değerlendirmeye.. yöneliryerinde muhabbet mihrabına.. aşk dilenciliğinedurur Maşuk-ı Hakîkî’den.. yetinmez elde ettikleriyle,“daha!” der; kanat çırpar, yükselir verâlarverâsı ufuklara.. ulaşmak istediği zirveyeerme adına kalmaz eşiğine baş koymadığı veteveccüh etmediği sıfât ve şuûn.. gönülden hepbir dilenci tavrıyla süsler niyazlarını o “Güzelİsimler” boyasıyla.. bilmez nazlanmayı, inlersürekli Hazreti Yakup ve Yûnus İbn Mettâ gibi,(Yusuf sûresi, 12/86) iniltileriyle,tasa ve dağınıklıkla hep Hazreti Müşkil-küşâ’nın kapısı önünde.. sızlanır ve KudretiSonsuz’a ne inceden ince niyaz besteleri sunar.Yer yer ümit ve reca hissine kapılır ve şevk uşükürle şahlanarak Yunus edasıyla:“Hoştur bana Senden gelen,Ya hıl’at ü yahut kefen;Ya taze gül yahut diken,Lütfun da hoş, kahrın da hoş.”der. Rıza televvünlü reca hissiyle her vâridi birarmağan gibi öper, başına kor; olup biten bütünbu ihsasları özel bir teveccüh anlayışıyla ve“Rabbimin benimle muamelesi!” mülahazasıylakarşılar; Rab’den birer armağan saydığı bütünbu deyiş ve sezişleri iç içe sevinç hissiyle istikbaleder.Hep böyle olmuştu ve böyleydi Hâle ile hallenenlerindeğişmeyen duyuş ve sezişleri.. hiçbirzaman dinmeyen heyecanları ve azm ü ikdamları..baş döndüren semâvîlikleri ve melekleriimrendiren, şeytanları fersah fersah uzaklaştırankalb ve ruh desenindeki tavırları. Ne hoşdillendirir âşıklar sultanı Hazreti Mevlânâ, Hâle’yemüteveccih bu dırahşan çehrelerin o farklıyanını: “Bazen melekler bizim incelik ve nezaketimizeimrenirler; bazen de şeytanlar kabalıkve densizliğimizden nefret duyarlar.”Günümüzde gök ehlini imrendirecek insanlarınbulunduğuyla alakalı bir şeyler söylemekoldukça zor ama şeytanı zil takıp fıkır fıkır oynataninsan sayısının hiçbir dönemde olmadığıkadar mebzul bulunduğu da bir gerçek.“Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, ciddi bir “ba’s üba’de’l-mevt” ile, bütün bütün şirazeden çıkmışbu çağın şeytan güdümündeki insanlarına daHâle’ye müteveccih gönül erleri yolunda dirilişlerlütfeylesin!” niyazıyla, bu konuya da bir noktalıvirgül koyarak şimdilik “yeter!” diyorum.