İnsan Muamması 2 / 2018 Aralık

Çağlayan Dergisi - Un pódcast de Çağlayan Dergisi

Cenâb-ı Hak, insanoğlunu merd-imana ve bilkuvve hakaika aşinaolarak yaratmıştır. Hallac, derinbir iç ihtisasla “isneyniyet”i ifade mülahazasıyla“Ene’l-Hak” derken “ben” dediğiiçin -karar ötelerden- berdâr edilmişti. Ziranezd-i Ehadiyyet’te ne “ene”ye ne de “ente”-ye cevaz vardı; olamazdı da, çünkü “Hüve”bunlara bütün bütün kapıları kapamıştı.Söyleyen ne hoş söyler:“Zâhire nazar eyler isen, “sen” ile “ben” var,Amma ki hakikatte, ne ben var ne de sen var.”(Niyazi-i Mısrî)Eğer her varlık O’ndan peşi peşine gelen tecellilertemadisinden ibaret ise -ki öyle olduğundaşüphe yok- egoizma ve ötesine kapılarbütün bütün kapalı demektir. Bunlarıgörmezlikten gelerek enâniyet adına takındığıher tavır ve her görüntü insanı Hak’tanfersah fersah uzaklaştıran bir unsur halinegelir. İnsanın kendi uzaklığını aşıp Hakk’ınmutlak yakınlığını duyması onun marifet potasındaeriyip kendi adına yok olmasına bağlıdır.İşte konuya ışık tutan latif bir beyan:“Ârif isen ‘Sen, ben” demeyi bırak!..Sürekli yüz yere sür ve O’na bak!..”Aslında esmâ ve sıfât-ı sübhâniyeye aynaolmuş, ahsen-i takvîmin mücellâ mir’âtınadüşen de budur. Bu zaviyedendir ki, bir manadamercûhun râcihe tereccühü açısındanbir beyt-i Hudâ olan dil, Kâbe’den daha muallâbir ayine-i samedâniye kabul edilmiştir.Bu mazmunu ifade sadedinde söylenmiş pekçok sözden:“Âyine-i idrakini pâk eyle sivâdan,Sultan mı gelir hâne-i nâ-pâke, hicâb et!”(Nâbî)***“Dil, beyt-i Hudâ’dır; ânı pâk eyle sivâdan,Kasrına nüzûl eyleye Rahmân gecelerde.”