Sabırsızlık Yok / 2019 Eylül

Çağlayan Dergisi - Un pódcast de Çağlayan Dergisi

Ashâb-ı kirâm, umre heyecanı ve dâüssılahasretiyle Mekke yollarına koyulur, ancak hede�lerine 40 kilometre kala önleri kesilir. 20gün ümitle Hudeybiye’de beklerler, ardındanda zahiren çok ağır gözüken bazı maddelereimza atıp Medine’ye doğru harekete geçerler.Yolculuğun ilk gecesinde Efendimiz’e (aleyhissalâtü vesselâm) Fetih Sûresi indirilir; hicran vehüzün dolu Müslümanlara, büyük fetihlerinmüjdesi verilir.1Dünyasında ye’se en ufak bir yer bulunmayan Allah Resûlü de (aleyhissalâtü vesselâm)Cenâb-ı Hak’tan habersiz insanların alaylarınarağmen her fırsatta geleceğe dair haber ve müjdeleri dile getirerek, en kritik anlarda ashâbının gözlerine fer, dizlerine derman verir, azimlerini coşturur, iman, ümit ve hayallerini ayaktatutar, iradelerini biler ve ruhlarını şahlandırır.Bunların bilinmesi, aynı yolun yolcusu ve benzeri sıkıntılara muhatap olan müminlerin, Allah ve Resûlü’nün vaatlerinin, gerçekliğine vemutlaka gerçekleşeceğine olan iman ve itimadını artırma noktasında faydalı olacaktır.İlk Günler“Oku!” vahyiyle, son ve evrensel mesaj Kur’ân’ınnüzulü başlar ve Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm), bu mesajın içerdiği mana ve muhtevayı,temsil ve tebliğle görevlendirilir. İnsanlık tarihinin bu en büyük hadisesinden hemen haberdar olan Mekkeliler, bu gelişmeyi, Cahiliyekültürü (!), şahsi hırs ve hasetlerinin etkisindeokur. Hemen harekete geçer ve bu yüce davayıitibarsızlaştırma adına vahyi alaya alırlar. Bu,yürünecek yolun dünkü rehberlerinin sergüzeşt-i hayatına vakıf Varaka’nın daha ilk günhatırlattığı, yola ait kaderin başlangıcı ve ilerleyen süreçte Mekkelilerin takınacakları tavrında açık bir göstergesi olur.Şirk, şehvet, şöhret ve şiddete müptela olmuş şahısları, hayatlarını kökten değiştirecekbir anlayışla karşı karşıya bırakmak, onlardabüyük bir şaşkınlık meydana getirir. Bütünbunları nazara alan Allah Resûlü (aleyhissalâtüvesselâm), adımlarını çok dikkatli atar. Belli birsüre meseleyi sadece çok iyi tanıdığı, dost bildiği ve güvendiği insanlara açar. Namazları dahigözden ırak yerlerde eda eder.Habeşistan Hicreti ÖncesiRisâletin dördüncü yılının başlarında AllahResûlü’nün (aleyhissalâtü vesselâm) insanları açıktan ve toplu bir şekilde İslam’a davet etmeyebaşlamasından rahatsız olan Mekkeliler, inananları belirleme adına harekete geçer. İhbar,takip ve tahkikatla onları tespit ettikçe çılgınadönerler. Zira alaya aldıkları bu evrensel insanîhakikatler, çok kısa zamanda hepsinin evine veen yakınlarının gönlüne girmiştir. Artık öfke vekinle Müslümanlara bakar; onları, dinlerindendöndürmek için en ağır işkencelere başvururve hatta cana bile kıyarlar.Hz. Ebû Bekir, o günleri Hz. Ali’ye şöyle anlatır: “Ya Ali, o günlerde sen daha çocuktun, bizölümü göze almadan birine bir şey anlatmayacesaret edemezdik. Dışarıya çıktığımız zamanbıçakların bizim için gayzla bilendiğini görürdük. İçeriye girdiğimiz zaman dışarıya çıkmaktan, dışarıya çıktığımız zaman da içeriye girmekten bütün bütün ümidimiz kesilirdi fakather şeye rağmen tehlikeleri göze alarak bir şeyyapmaya teşebbüs ederdik; zaten bunları gözealmadan da hiçbir şey yapılamazdı.”