Yalnızlığın Acısı / 2019 Nisan
Çağlayan Dergisi - Un pódcast de Çağlayan Dergisi

Categorías:
Enver Bey, hızlı ve telaşlı adımlarla içeriyegiren insanları seyretti bir süre. Sonra gözleriniiskeletler gibi kupkuru kalan dallarıyla eğribüğrü bir görüntü meydana getiren ağaçlaraçevirdi. Yazın bahçenin sakinleri olan, şakımalarıyladinleyenleri bambaşka âlemlere taşıyankuşlardan, ipek gibi kanatlarında olağanüstüdesenler ve renkler taşıyan kelebeklerden, telaşlıhareketlerle durup dinlenmeden yuvasınayiyecek taşıyan karıncalardan, her köşesindenhayat fışkıran bahçeden eser kalmamıştı.Bu sırada Enver Bey’in cep telefonu çaldı.Arayan oğluydu. Bu hafta işlerinin çok yoğunolduğunu söylüyor, özür dileyerek gelemeyeceğiniaçıklıyordu.Yaşlı adam, büyük bir hayal kırıklığı yaşamışolmasına rağmen incinmişliğini belli etmemeyegayret ederek oğlunu teselliyle etmeye çalıştı:“Olsun evladım. Biliyorum, geçerli bir mazeretinolmasa, bekletmez gelirdin.”Telefonu kapatırken içindeki ümit kırıntılarınıda yitirdiğini gören Enver Bey, hicransoluklayan gözler ve buruk bir kalple bahçeyidaha farklı bir gözle incelemeye başladı. Şimdikendi hâli ile bu ıssız mekânı özdeşleştiriyor,kalbindeki yarası daha da büyüyor, içini kanatıyordu.Kendisinin de bir zamanlar cıvıl cıvıl birhayatı yok muydu? Belli ki o zamanlar ömrününyaz mevsimini yaşamaktaydı. Çocuklarınıncıvıltılı sesleriyle odalarını doldurduğu yuvasındahuzur soluklar, evinin bacasından bilemutlu dumanlar tüttüğünü düşünür, dünyanınen talihli insanı olduğuna inanırdı.Keyile yedikleri akşam yemeklerini büyükbir özlemle hatırladı. Uzun kış gecelerinde,üzerinde kestane kavurdukları, ekmek kızarttıklarısobanın etrafına toplanarak yaptıklarısohbetler ne kadar samimi olurdu.Burnuna, evleri güzel koksun diye sobanınüzerine koydukları mandalina kabuklarının içbayıltan rayihası geldi. O zamanlar internet,bilgisayar oyunları olmadığı gibi tek eğlenceleriolan siyah beyaz televizyon ise yalnızca birkanalı gösteriyordu. Aile dostlarıyla beraberiçtikleri çaylar ayrı bir keyif verirdi.